2 Eylül 2025 Salı

La Traversée (2021)

🎬 La Traversée (2021)

Yönetmen: Florence Miailhe
Tür: Animasyon, Dram
Süre: 84 dakika
IMDb: 7.1
Çıkış Tarihi: 29 Eylül 2021 Fransa

Film cam üzerine yağlı boya tekniği kullanılarak hazırlanmış bir animasyon. Kullanılan teknik nedeniyle her sahne bir tablo izlenimi veriyor ve izlerken görsel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. La Traversée, sadece bir animasyon filmi değil, aynı zamanda sanatın ve anlatının birleştiği bir başyapıt. Florence Miailhe'in yönetmenliğinde, görsel anlatımın gücü ve derin temalarla harmanlanmış bu film, izleyiciyi hem düşündürüyor hem de etkiliyor. Eğer sanatsal animasyonları seviyorsanız, La Traversée'yi mutlaka izlemelisiniz.

Film savaşın ardından bırakılan, ailelerini kaybeden çocukların hikâyesini anlatıyor. Kyona (13) ve Adriel (12) adlı iki kardeşin köylerini işgal eden askerlerden kaçarken yaşadıkları zorlukları anlatıyor. Askerler köyü yakıp yıkınca aile büyükleri göç kararı alıyor. Trenle bir noktaya kadar gitmeyi planlayan ailenin bir parçası trende askerler tarafından alıkonuluyor. Trenin son istasyonunda iki kardeş uzun süre aileleri gelir diye bekliyorlar ama anne, baba ve kardeşleri gelmiyorlar. Filmin sonraki kısımlarında çocuk çeteleri, çocuk satışı ve hapishane tarzı yerlerde çocukların başına gelenleri izliyoruz. Benim en beğendiğim sahne kızın cadı olarak bilinen kadın ile kaldığı kış sahneleri oldu. İki kardeş sonunda istedikleri ülke sınırına geliyor ama hep sevdiklerini, alışkanlıklarını arkada bırakmak zorunda kalıyor. 



Filmin içinde yer alan temaları maddeler halinde inceleyelim.

1. Göç ve Sürgün
Bu filmde en çok göç ve sürgün temasını hissediyorum. Kyona ve Adriel’in köylerini bırakmak zorunda kalmaları bana savaşın acımasızlığını düşündürüyor. Onların hayatta kalmaya çalışırken farklı kültürlerle karşılaşmaları, bana da kayıpların ve büyümenin insanı nasıl şekillendirdiğini hatırlatıyor.


2. Büyüme ve Kimlik Arayışı
Benim için film sadece bir kaçış hikâyesi değil, aynı zamanda kimlik arayışını da anlatıyor. Kyona ve Adriel’in savaşın gölgesinde kendi kimliklerini korumaya çalışmaları bana, zorluklara rağmen içimizdeki direncin ve umudun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.


3. İnsanlık ve Empati
Yol boyunca tanıştıkları farklı karakterler bana insan doğasının çeşitliliğini düşündürüyor. Kimisi yardımsever, kimisi acımasız…


4. Hayal ve Gerçek Arasındaki Sınır
Kyona’nın çizimleri bana hayal ile gerçek arasındaki ince çizgiyi hissettiriyor. Travmaların ve hayallerin nasıl iç içe geçtiğini görüyorum. Bence bu, filmin en dokunaklı yanlarından biri.

Filmin aldığı ödüller:
Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali 202 Film, Jüri Özel Mansiyonu (Jury Distinction) aldı.
Festival Premiers Plans d'Angers (2011)-Senaryo ödülü kazandı.
Montreal Yeni Sinema Festivali (Festival du Nouveau Cinema) 2021-Audentia Ödülü (En İyi Yönetmen) ve Daniel Langlois Yenilik Ödülü.
Anim'est (Bükreş Uluslararası Animasyon Festivali) 2021-En İyi Uzun Metrajlı Animasyon ödülü.
Los Angeles Film Festivali 2021-Halkın Seçimi Ödülü (Audience Award).
Bucheon Uluslararası Animasyon Film Festivali (BIAF) 2021, Güney Kore
Film Grand Prix, Halk Ödülü ve Diversity Ödülü kazandı.
Eurimages Audentia Award 2021- Kadın yönetmenleri destekleyen bu saygın ödül de La Traversée'ye verildi.


                     Umarım sizlerde izlerken keyif alırsınız. İyi seyirler...



 

28 Ağustos 2025 Perşembe

The House/ Ev (2022)

 

The House (2022)
Yönetmen:
Emma de Swaef, Marc James Roels
Yapımcı: Cinéart, Nekton, Beast Animation
Ülke: Belçika, İngiltere, Fransa
Tür: Animasyon, Dram, Fantastik
Süre: 84 dakika
IMDb: 7.1
Çıkış Tarihi: 22 Temmuz 2022 

İzlerken çok garip bulduğum bir film The House. Belki de animasyon filmlerine olan bakış açımın değiştiği filmdir. Özellikle kedilerle ilgili olan bölümün seyir zevki müthişti. The House stop-motion animasyon tekniği ile hazırlanmış. Bu nedenle görsel olarak özgün ve insanda bıraktığı izler farklıdır.  Film, ahşap, kumaş ve kil kullanılarak karakterlerin ve çevrenin elle şekillendirilmesi ile hazırlanmış. Filmdeki karanlık ve grotesk atmosfer, evin geçmişiyle bağlantılı temaları güçlendiriyor. Film, üç farklı hikâye üzerinden ilerliyor, her hikâye aynı evin farklı sakinlerini anlatıyor ve görsel olarak da farklı stil ve tonlar taşıyor.

Film, üç bölümden oluşuyor ve her bölüm farklı bir aileyi konu alıyor. Film, aile bağları, açgözlülük, kayıp ve hayal kırıklığı gibi temaları karanlık mizah ve fantastik öğelerle harmanlıyor.
Bölüm 1: Zengin bir adamın, ihtişamlı ama tuhaf bir evde yaşadığı gizemli olaylar.
Bölüm 2: Genç bir çift, babalarının ev mirasını devralırken tuhaf ve fantastik durumlarla karşılaşır.
Bölüm 3: Son bölümde, evin ruhu ve geçmişiyle yüzleşme teması işlenir.


Filmde işlenen temaların en dikkat çekeni açgözlülük ve hırs. Diğer temalar ise aile, miras, kaybolan masumiyet ve aidiyet. 

Filmin aday olduğu ödüller:
Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali (2022): Resmi yarışmada gösterildi.
BAFTA Animasyon Dalında Adaylık (2023): En İyi Animasyon Uzun Metraj Adayı.



                                     Umarım sizlerde izlerken keyif alırsınız. İyi seyirler...

Les Hirondelles de Kaboul /The Swallows of Kabul/ Kabil'in Kırlangıçları (2019)


The Swallows of Kabul/ Kabil'in Kırlangıçları (2019)
Yönetmen ve Senarist: Zabou Breitman, Éléa Gobbé-Mévellec
Yapımcı: Philippe Delarue, Patrick Sobelman
Uyarlama: Yasmina Khadra'nın aynı adlı romanından uyarlanmış.
Ülke: Fransa, İsviçre
Tür: Animasyon, Dram
Süre: 84 dakika
 IMDb: 7.5
Çıkış Tarihi: 2019

Film benim en sevdiğim teknik olan suluboya tekniği ile hazırlanmış bir animasyondur. Bu teknik nedeniyle görsel olarak çok etkileyici. Hem görsel olarak özgün bir atmosferi var hem de hikâyenin dramatik tonunu güçlendiriyor. Film, çoğunlukla kasvetli ve pastel tonlarda (gri, kahverengi, mavi) kurgulanmış; bu, Kâbil’in Taliban yönetimi altındaki kasvetli ve tehlikeli havasını yansıtıyor. Karakterlerin ve çevrenin çizgisel hareketleri ve detaylı arka planlar, sahnelerin dramatik etkisini artırıyor. Filmde diyalog sınırlıdır, sessizlik karakterlerin iç dünyasını ve izleyicinin empatisini ön plana çıkarıyor.

Film 1988 yazında Taliban yönetimi altındaki Kabil’de yaşanan bir aşk hikâyesini anlatıyor. Film iki farklı hikâye üzerinden Afgan halkının yaşadığı acıyı ve insan onurunu işliyor.  Genç âşıklar Mohsen ve Zunaira, Taliban'ın baskılarına rağmen gizlice aşklarını sürdürmeye çalışıyor. Yaşlı çift Atiq ve Massarat ise, ölümcül hastalık ve duygusal yıkım ile mücadele ediyor. Hikâye, savaşın ve baskının insanlar üzerindeki etkisini, aşkın, umudun ve insan onurunun direncini anlatıyor. Film, aynı zamanda bireylerin geçmişle ve içsel korkularıyla yüzleşmesini de ön plana çıkarıyor.

Filmde karşımıza çıkan temalardan biri yalnızlık ve izolasyon, hem fiziksel hem de ruhsal yalnızlık karakterlerin hayatını derinden etkiliyor. Diğer bir tema olan aşk ve insan bağları ise yasak aşk, sevgi ve bağlılık ile karşımıza çıkıyor. Bir diğer tema hayatta kalma ve dayanıklılık, karakterler hem dış hem de içsel zorluklarla mücadele ediyor. Başka bir tema zaman ve geçmişle hesaplaşma, karakterlerin geçmişiyle yüzleşmesi hikâyenin duygusal derinliğini arttırıyor. İzlerken bizlerde kendi hayatımızı sorguluyoruz. Özellikle yalnızlık teması derinden etkiliyor.


Filmin aldığı ödüller:
Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali (2018) – Gan Foundation Ödülü

Not: Kâbil’in Kırlangıçları, genel olarak 2019 yılında sinemalarda gösterime girmiş olsa da, festival prömiyerleri daha önce gerçekleşmiştir. Örneğin film, Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali’nde 2018’de gösterilmiş ve burada ödül kazanmıştır. Festival gösterimleri ile resmi vizyon tarihi arasındaki bu fark, uluslararası sinema dünyasında oldukça yaygındır ve filmin aldığı ödüllerin vizyon tarihinden önce olmasını açıklamaktadır.


                                   Umarım sizlerde izlerken keyif alırsınız. İyi seyirler...

Louise en Hiver /Louise in Winter (2016)


Louise en Hiver (Louise in Winter) (2016) 
Yönetmen ve Senarist: Jean-François Laguionie
Yapımcılar: Jean-Pierre Lemouland, Galilé Marion-Gauvin
Süre: 75 dakika
Tür: Animasyon, Dram
IMDB: 7,5
Çıkış Tarihi: 23 Kasım 2016 (Fransa)
 

Öncelikle şunu sulu boya tekniği gibi tekniklerle yapılan animasyonlara bayılıyorum. Benim izlerken huzur bulduğum filmler genelde bu teknikle yapılıyor.  Kafanızın çok karışık olduğu veya çok yorgun hissettiğiniz zaman dilimindeyseniz izlemenizi tavsiye ederim. Film sessizliğin gücü ve görsel anlatımın büyüsünü ön plana çıkaran bir anlatım taşıyor. Özellikle benim gibi sulu boya ve el çizimi animasyon severler için kaçırılmaması gereken bir film.

Film sulu boya animasyon tekniğiyle resmedilmiş ve pastel tonlar, yavaş ilerleyen sahneler, duygusal yoğunluğu ile sizi o atmosfere çekiyor. Sulu boya ve hand-drawn animasyon tekniği ile yapılan nadir eserlerden biri. Soğuk kış tonları olan mavi, gri, beyaz ağırlıklı sahneler çoğunlukta. Nadiren sıcak renk kullanımları var bu durum yalnızlık ve umut arasındaki duygusal kontrastı vurguluyor. Yavaş, ritmik ve dikkatli hareketlerle, karakterin duygusal durumu ve çevresi arasındaki uyum ön plana çıkarıyor. Film neredeyse sessizlik üzerine kurulu bu durumda bizleri sahnelerin görselliğine ve Louise’nin duygularına yoğunlaştırıyor. 

Kahramanımız Louise bir sahil kasabasında tatil yapıyor ve eve dönmek için son treni kaçıyor. Koskoca kasabada kış boyunca yalnız kalıyor. Louise’in yalnızlığı, hayatta kalma mücadelesi ve geçmişle yüzleşmesi üzerinden ilerleyen hikâye, yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun dayanıklılığını derinlemesine keşfediyor. Film, sakin ama etkileyici atmosferiyle hem yetişkin izleyiciler hem de animasyon severler için unutulmaz bir deneyim sunuyor. Beni en çok etkileyen kısmı ise şehirdeki kimsenin onun yokluğunu fark etmemesi. Kendi bayramları geldiğinde mutlaka çocuklarım, torunlarım fark eder yokluğumu diyor ama kimse onun yokluğunu fark etmiyor. Adada kalan bir köpek ile bağ kuruyor. O kadar yalnız kalıyor ki köpeğin konuştuğunu düşünüyor.

Filmi içinde geçen temalara gelirsek yalnızlık ve izolasyon bunlardan biri. Louise’nin terk edilmiş kasabada hayatta kalma mücadelesi hem onunla empati yapmamızı hem de kendi yalnızlık deneyimlerimizi hatırlamamızı sağlayan bir duygu yoğunluğu veriyor. İzlerken içsel bir yolculuğa ve ruhsal bir keşfe çıkıyorsunuz. Diğer bir tema zaman ve geçmişle hesaplaşma.Louise, geçmişi ve kayıplarıyla yüzleşirken, film zamansızlık ve anıların önemi temasını işliyor. Bir diğer tama hayatta kalma ve dayanıklılık. Kasabanın soğuk ve zorlu koşullarında hayatta kalmak, Louise’in fiziksel ve duygusal direncini ortaya çıkarıyor. Film, insan ruhunun zorluklar karşısında dayanıklılığına vurgu yapıyor. Diğer bir tema sessizlik ve düşünsel alan. Minimal diyalog ve sakin anlatım, izleyiciye düşünmek, hissetmek ve empati kurmak için alan tanıyor. Sessizlik, filmde hem bir teknik hem de bir tema olarak işlev görüyor. Başka bir tema ise doğa ve insan ilişkisi.  Kasabanın boş sokakları, deniz ve kış manzaraları ile doğa, Louise’in duygusal durumunu yansıtıyor. Doğa, hem tehlike hem de huzur kaynağı olarak karşımıza çıkıyor.

 Filmin aldığı ödüller:

Ottawa Uluslararası Animasyon Festivali (2016) – En İyi Uzun Metraj Animasyon Ödülü


                                      Umarım sizlerde izlerken keyif alırsınız. İyi seyirler...


25 Ağustos 2025 Pazartesi

Dedemin İnsanları (2011)



Dedemin İnsanları (2011)
Yönetmen ve Senarist: Çağan Irmak
Süre: 123 dakika
Tür: Dram, Tarih
IMDb: 7.6
Çıkış Tarihi: 25 Kasım 2011 (Türkiye)

Film, Ege’nin sahil kasabalarında çekilmiş doğal görüntüleri, sıcak renk paleti ve nostaljik atmosferiyle izlerken bizlerde derin bir iz bırakıyor.

Dedemin İnsanları filmi bir çocuğun gözünden göç ve aidiyet kavramlarını yüreklerimize işleyen bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Ozan ve dedesi Mehmet Bey arasındaki sıcacık dede torun ilişkisini anlatıyor. Mehmet Bey, 1923 mübadelesiyle Girit’ten Türkiye’ye göç eden bir ailenin üyesi. Türkiye’de yerleştikleri kasabanın bazı yerlileri tarafından ‘’gavur’’ denilerek dışlanıyor.


 Ozan bu duruma çok üzülüyor ve ikili arasında zaman zaman çatışmalara neden oluyor. Dedesi eski evlerine, mahallelerine gider ümidiyle denize şişe içerisinde notlar atıyor diye bu çatışmalar daha da artıyor. Bir gün Mehmet Bey geçmişini anlatıyor. Uzun bir yemek masasında ailesi ve sevdikleri arkadaşlarıyla bir aradayken göç hikayesini anlatıyor.  Mehmet Bey’in anlattıkları, sadece bir ailenin değil; Türkiye’nin ortak tarihinin bir parçası aslında. Film, göç edenlerin köklerine duyduğu özlemi, ait olma isteğini ve geçmişle hesaplaşmayı duygusal bir dille işliyor.

Film, aidiyet ve kimlik üzerine derin sorular soruyor. Dede ile torun arasındaki sevgi, izlerken hem güldürüyor hem gözyaşına boğuyor. Filmin kadrosu ise muhteşem; Çetin Tekindor, Hümeyra, Okan Yalabık, Mert Fırat, Yiğit Özşener, Emir Berke Zincidi ve Gökçe Bahadır.


Filmin aldığı ödüller:
2012 Yeşilçam Ödülleri – En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Hümeyra, adaylık)

Birçok festivalde gösterim ve övgü aldı.



Umarım sizlerde izlerken keyif alırsınız. İyi seyirler...

Seet Bean/ An/ Umudun Tarifi (2015)


Seet Bean/ An/ Umudun Tarifi (2015)
Yönetmen ve Senarist: Naomi Kawase
Uyarlama Kaynağı: Durian Sukegawa’nın aynı adlı romanı (An)
Süre: 113 dakika
Tür: Dram
IMDb: 7.4
Çıkış Tarihi: 30 Mayıs 2015 (Japonya)

Kawase’nin yönetmenliğiyle film, yavaş akan ama duygusal olarak yoğun bir ritim taşıyor. Doğa sesleri, mevsim geçişleri ve yemek hazırlama sahneleri, adeta bir meditasyon gibi. Sade müzikler, izleyenleri karakterlerin iç dünyasına daha çok yaklaştırıyor.

Film, hayatın sıradan anlarının ardında saklı incelikleri ve insan ilişkilerinin iyileştirici gücünü anlatıyor. Merkezinde içine kapanık ve yalnız Sentaro var. Küçük bir dükkânda dorayaki yaparak borcunu ödemeye çalışıyor. Bir gün dükkânına yaşlı bir kadın olan Tokue geliyor. Dükkânda yarı zamanlı çalışmak istiyor ve Sentaro’ya tatlı fasulye ezmesinin nasıl yapılırsa daha güzel olacağını gösteriyor. Bu ikili arasında bir dostluk bağı oluşuyor. Fakat Tokue kendi ile ilgili çok önemli bir sır saklıyor. Öyle bir sır ki dükkânın müşteri kaybetmesine neden oluyor. Bu sır Tokue’nin toplum tarafından dışlanmasına neden oluyor ve filmde büyük bir kırılma noktasıyla bizi baş başa bırakıyor. 


Sweet Bean, sadece bir yemek filmi değil. Tokue’nin fasulye ezmesini yaparken doğaya duyduğu saygı ve sabır, hayatı sevme biçiminin bir yansıması bence. Sentarō’nun umutsuzluğu ile Tokue’nin bilgelik dolu sabrı yan yana gelmesi izleyenleri derin düşünlere sevk ediyor. Film, izleyenlere küçük şeylerin değerini ve insanların birbirine nasıl iyileştirici dokunuşlar bırakabileceğini hatırlatıyor. Tokue’nin sözleri, “Her şeyin bir hikâyesi vardır. Fasulyelerin bile,” derken, aslında yaşamın kendisine dokunuyor.

Tokue’nin tatlı fasulye ezmesini yaparken ürünlere gösterdiği saygı, hastalığı dolayısıyla uzun yıllar toplumdan izole yaşamaya mahkûm edilmesi, ailesinin onu çok küçükken bırakıp gitmesi ve bir daha onları görememiş olması, öldüğünde bile bir mezar taşına sahip olamayacak olması ve mezarının üzerine bir kiraz ağacının dikilmesi…Tüm bu sahneler izlerken gözlerden yaş gelmesine neden olabiliyor. Hazır mısın çiçeğim? Hadi filmi izleyelim..



Filmin aldığı ödüller:

2015 Cannes Film Festivali – Belirli Bir Bakış Bölümü (Un Certain Regard): Açılış filmi seçildi.

Ayrıca birçok uluslararası festivalde gösterilerek övgüler topladı.


Umarım  izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi seyirler...

Grave of the Fireflies/ Ateş Böceklerinin Mezarı (1988)


Grave of the Fireflies/ Ateş Böceklerinin Mezarı

Yönetmen ve Senarist: Isao Takahata — Film, hem senaryosunu yazdığı hem de yönetmenliğini üstlendiği, Studio Ghibli'nin en dokunaklı yapıtlarından biri.
Yapımcı: Toru Hara
Uyarlama Kaynağı: Akiyuki Nosaka’nın 1967 tarihli kısa öyküsünden uyarlanmış, kendi travmatik deneyimlerinden beslenen yarı otobiyografik bir eser.
Süre: 89 dakika
Tür: Animasyon, Dram, Savaş
IMDb: 8.5
Çıkış Tarihi: 16 Nisan 1988 (Japonya)

Hayatım boyunca izlediğim ve beni derinden etkileyen animasyonlardan biridir Ateş Böceklerinin Mezarı. Ne zaman biraz hüzünlenmek istesem açar, izler, ağlarım. Biz kadınların böyle huyları vardır. Bugün ağlamak istiyorum deyip ağlamak için film izleyebiliriz. Genelleme yaptım umarım sadece ben böyle değilimdir :)

Ateş Böceklerinin Mezarı bence Studio Ghibli’nin en yürek yakan başyapıtlarından birisi. Filmin genelinde yer alan kahverengi tonlar, kahverengi hatlar filme yumuşaklık ve sıcaklık katsa da filmde kullanılan müzikler içinize derin bir hüzün dolduruyor. Savaşın gölgesinde kalan iki kardeşin hikâyesi anlatılsa da aslında en derinde çaresizlik ve kimsesizlik temalarını önümüze çıkarıyor. Film süresince göğsünüzün daralmasına neden olacak pek çok sahneyi izliyorsunuz.

Film 2. Dünya Savaşı sırasında Japonya’da yaşayan iki kardeşin hikâyesini anlatıyor. Seita, 14 yaşında bir abi ve küçük kız kardeşine kol kanat germeye çalışıyor.  Setsuko henüz 4 yaşında, saf ve masum bir çocuk. Annelerini bir bombardıman sırasında kaybediyorlar ve kısa süreliğine teyzelerinin yanına yerleşiyorlar. İnsan eti ağır olur derler ya işte öyle oluyor ve teyzelerinin evinden ayrılıp bir mağarada yaşıyorlar. Setsuko yeterli beslenmediği için zamanla güçten düşüyor ve hastalanıyor. Seita elinden geleni yapıyor ama gücü kardeşini yaşatmaya yetmiyor.
Savaşın yarattığı yıkım, aile üyelerinin kaybı, çaresizlik, kimsesizlik ve özellikle açlık temalarının karşımıza çıktığı bu animasyon film süresince kendinizi ve hayatınızı sorgulayacağınıza eminim. Filmde birde şeker kutusu var ki filmden sonra bile görünce aklınıza Setsuko’yu getiriyor.  Ateş böcekleri ile dolu olan bu şeker kutusu, kardeşlerin küçücük dünyalarında yaşadıkları kocaman kocaman karanlıkları sizce aydınlatabilmiş midir? 

Savaşın gölgesinde kısacık hayatlara sahip olan çocukları, çocukların kırılgan yaşamlarını, savaşın acımasızlığını, Seita’nın umutsuzca çabaladığı anları, insanların çaresizlikle nasıl yüzleştiğini, savaşla birlikte sönüp giden çocukluk hayallerini ve bence en zoru da sevdiğin birini mezara koymanın acısını izlemeye hazır mısın çiçeğim? Hadi başlayalım.


Filmin aldığı ödüller:

1989 – Blue Ribbon Ödülleri
Özel Ödül – Yönetmen Isao Takahata
1994 – Şikago Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali
Animasyon Jüri Ödülü ve Çocuk Hakları Ödülü 
2009 – Locarno Film Festivali Official Selection

2018 – Olhar de Cinema – Curitiba Film Festivali Official Selection

                       

                                          Umarım izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi seyirler...






24 Ağustos 2025 Pazar

Die drei Räuber/ Üç Haydut


Die Drei Rauber/Üç Haydut 2007

Yönetmen: Hayo Freitag

Tür: Animasyon, Aile, Fantastik

Süre: 75 dakika

IMDb: 7.0

Film ışık ve gölge oyunları ile dikkat çekiyor. Abartılı görsel orantısızlıklar, canlanacakmış gibi duran ağaç motifleri ile tekinsiz bir ortam havası yaratıyor. Filmde genellikle koyu ve doğal tonlar kullanılarak karanlık ama masalsı bir his yaratılıyor. Tiffany’nin olduğu sahnelerde ise sıcak ve parlak renkler kullanılarak umut ve masumiyet simgeleniyor. Ayrıca Tiffany’nin karanlık mağarayı boyayarak rengârenk bir alana dönüştürmesi de bu konuda ince bir ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor. 


Animasyondaki karakterlerden Toraman atların gözlerine karabiber üflüyor, Kocaman arabaların tekerleklerini kırıyor, Pekyaman tükeğiyle yolcuları korkutuyor. Tiffany ise küçük, sevimli ve saf bir yetim kız olarak karşımıza çıkıyor. 


Karanlık ormanlarda yaşayan, uzun kara şapkaları ve maskeleri ile etrafa korku salan 3 haydut. Ormandan geçen at arabalarını soyarak değerli eşyaları çalıyorlar. Ailesini kaybettiği için yetimhaneye gönderilen Tiffany’nin arabasına denk geldiklerinde babasının çok zengin olduğunu söyleyen Tiffany’i yaşadıkları mağaraya getiriyorlar. Yetimhanede çocuklara kötü davranan yönetici kadını bertaraf edip yetimhaneyi satın alıyorlar. Sonrasında mutlu mesut yetimhanede yaşıyorlar. 

Filmde karşımıza çıkan temalarsa gerçek ailenin kan bağı ile değil sevgi ve anlayışla kurulabileceği; dış görünüşleri ile insanlara korku salan haydutların içlerindeki sevgiyi göstererek ön yargıların aşılabilecek bir şey olduğunu; Tiffany’nin haydutların kalbini değiştirecek cesareti ve fedakârlığıdır. Her sahnesi ile insanın kalbine işleyen bir animasyon.


Filmin aldığı ödüller:

Anim’est (Bükreş):      En İyi Uzun Metrajlı Animasyon Film

AnimaBasauri (İspanya):        En İyi Uzun Metrajlı Film

Chicago Uluslararası Çocuk Festivali: 
         Jüri Ödülü

Annecy Uluslararası Animasyon Festivali:    Halk Ödülü

Almanya FBW:           “Besonders wertvoll” (Özellikle Değerli) değeri
 

Umarım izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi seyirler...

Wolfwalkers

 


Wolfwalkers 2020
Yönetmenler: Tomm Moore ve Ross Stewart
Yapımcı: Cartoon Saloon ve Melusine Productions
Süre: 103 dakika
Tür: Animasyon, Fantastik, Macera
IMDb Puanı: 8.1

Cartoon Saloon'un önceki filmleri gibi, Wolfwalkers da elle çizilmiş 2D animasyon tarzını benimser. Film, geleneksel İrlanda sanatından ilham alarak, suluboya ve mürekkep çizimlerinin modern bir yorumu olarak izleyici karşısına çıkmıştır. Renk paleti, doğanın canlı tonlarını yansıtarak, izleyiciyi büyülü bir dünyaya davet eder. Animasyonun özgünlüğü, karakterlerin ve doğanın duygusal derinliğini etkili bir şekilde iletir. Ben izlerken aşırı beğendim. Galiba bu tarz animasyonlar izlerken çocukluğuma dönüp kendimi güvende hissediyorum.

Film 1650'li yıllarda, İngiltere'nin İrlanda'yı işgal ettiği dönemde yaşayan Robyn Goodfellowe adlı genç bir kızın hikâyesini anlatıyor. Robyn, babası Bill ile birlikte, son kurt sürüsünü yok etmek için Kilkenny'ye geliyor. Ancak yasaklı ormanlarda keşfe çıktığında, gece kurtlara dönüşebilen Mebh adında özgür ruhlu bir kızla tanışıyor. Mebh, kaybolan annesini bulmaya çalışırken, Robyn de kendini bu gizemli dünyada bulup bir kurt yürüyücüsüne dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. İlk dönüşümünde sorun yaşasa da zamanla bu duruma alışıyor ve Mebh’in annesini kurtarmak için elinden geleni yapıyor.  


Filmde karşımıza çıkan temalar ise doğa ile uyum içinde yaşamanın önemi, insanın doğayla olan bağının yeniden keşfi, cesaret ve öz farkındalıktır. Film izleyenlere kendi yolunu seçme cesareti vermektedir.


Filmin aldığı ödüller:
Oscar Adaylığı: En İyi Animasyon Filmi dalında 2021 Akademi Ödülleri'ne aday gösterildi.
İrlanda Film ve Televizyon Ödülleri (IFTA): En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazandı.
Diğer Ödüller: Birçok uluslararası festivalde ödüller ve övgüler aldı.

 

Umarım izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi Seyirler...

The Boy, The Mole, The Fox and he Horse/ Çocuk, Köstebek, Tilki ve At


 The Boy, The Mole, The Fox and The Horse (2022)/ Çocuk, Köstebek, Tilki ve At

Yapım Yılı: 2022
Yönetmenler: Charlie Mackesy, Peter Baynton
Uyarlama: Charlie Mackesy’nin aynı adlı çok satan kitabından.
Tür: Animasyon, Aile, Fantastik
Süre: 34 dakika
IMDb:7.8

Film Charlie Mackesy’nin kitabındaki suluboya ve mürekkep çizimlerini koruyabilmek için dijital animasyon, el çizimi katmanlarla birleştirilmiş. Böylece film, sanki sayfa sayfa hareket eden bir illüstrasyon kitabı gibi görünüyor. İzlerken adeta bir resimli kitabın sayfaları arasında geziyormuş gibi hissettiriyor. Pastel renkler ve yumuşak çizimler, hikâyenin masalsı atmosferini güçlendirmekle kalmıyor aynı zamanda müthiş bir seyir zevki veriyor. 


Bu animasyonda karla kaplı bir dünyada küçük bir çocuğun çıktığı yolculukta köstebek, tilki ve atla kurduğu dostluk anlatılıyor. Çocuk kaybolmuş ve yalnız; köstebek küçük şeylerden mutluluğu bulmayı bilen sevecen bir dost; tilki önce mesafeli ve ürkek görünse de zamanla güvenmeyi öğrenen; at bilge ve güçlüdür. Bu yolculuk sırasında bu dört karakter yalnızlık, korku, dostluk, sevgi ve umudun ne demek olduğunu keşfediyor.



Filmde karşımıza çıkan temalar ise dostluk (farklılıkları olan dört karakter birbirini tamamlar), cesaret (korkulara rağmen yola devam etmek), şefkat (küçük iyiliklerin büyük etkisi) ve bilgelik (içsel güç ve kabulleniş) şeklindedir.

Filmde geçen minimal diyaloglar büyük felsefi mesajlar taşıyor. Karakterlerin birbirine duyduğu koşulsuz kabul, izleyende içsel bir sıcaklık bırakıyor. Ayrıca basit çizimlerle büyük duyguların anlatılması, izleyeni kendi çocukluk duygularına götürüyor. Film, yalnızlık ve kırılganlık hissini “birlikte olma” ile dönüştürüp, izleyicide terapi gibi bir etki yaratıyor.

 Filmin aldığı ödüller:

  • 2023 Oscar Ödülü: En İyi Kısa Animasyon Filmi
  • BAFTA Ödülü: En İyi Kısa Animasyon

Umarım izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi Seyirler...

Ernest et Celestine (2012)/ İki Arkadaş


Ernest et Celestine (2012)/ İki Arkadaş 

Yönetmen: Stéphane Aubier, Vincent Patar ve Benjamin Renner

Senaryo: Daniel Pennac

Uyarlandığı Eser: Gabrielle Vincent’ın aynı adlı Belçika çocuk kitap serisinden uyarlanmıştır

Film Müzikleri: Vincent Courtois

Tür: Komedi-Drama 

IMDb:7.8

Film pastel tonlar ve sulu boya ile hazırlanan hand-drawn tekniği ile hazırlanmış. İzlerken adeta canlı bir kitap okuyormuş hissi veriyor.  Hand-Drawn ve sulu boya ile yapıldığı için 80 dakika boyunca masalsı bir dünyaya giriş yapmış gibi hissediyorsunuz. 

Filmin konusu bir ayı (Ernest) ve bir fare (Celestine) arasında gelişen arkadaşlık bağı. Bu arkadaşlık iki toplumun birbirine düşman olduğu düşünüldüğünde daha değerli oluyor. İki arkadaşı yan yana getirense sanata karşı duydukları merak ve tutkuları. Ernest müzik Celestine ise resim tutkunu. Film bize açık bir şekilde dostluğun ön yargıları aştığını anlatıyor. 





Filmin aldığı ödüller:
  • Cesar Ödülü En İyi Animasyon Filmi ödülü.
  • Magritte Ödülleri En İyi Film ve Yönetmen dahil 3 ödül.
  • Diğerleri: Los Angeles Film Critics Association, Dubai Uluslararası Film Festivali gibi prestijli ödüllerde “Halk Ödülü” kazandı; Anni Awards’da da birçok adaylığı bulunmakla birlikte, bazı kategorilerde kazandı.
  • En İyi Animasyon Film Kategorisinde Oscar'a aday gösterildi.

 

Umarım izlerken sizlerde keyif alırsınız. İyi Seyirler...